Donald Trump’un yenilenebilir enerjiye yönelik düşmanca tutumu, ABD’yi küresel iklim ve enerji dönüşümünde geriye itiyor. Temiz enerji yatırımlarını engelleyen kararlar, sadece ülkenin karbon hedeflerini değil, ekonomik rekabet gücünü de zayıflatıyor.
Trump dönemi: kömür romantizmi ve yenilenebilir frenleri
The Guardian’ın analizine göre Trump yönetimi, federal arazilerde rüzgâr ve güneş projelerini durdurdu, vergi teşviklerini kısıtladı ve “güzel kömür” söylemiyle fosil yakıtları yeniden sahneye taşıdı. Bu yaklaşım, ABD’yi dünya genelinde yükselen yenilenebilir enerji trendinin dışında bırakan ideolojik bir politika haline geldi.
2025 başında imzalanan Başkanlık Kararnamesi (Executive Order 14162) ile ABD yeniden Paris Anlaşması’ndan çekildi. Aynı düzenlemeyle yenilenebilir projelere verilen federal vergi kredileri de sınırlandı. Beyaz Saray’ın bu hamlesi, temiz enerji finansmanını ciddi biçimde daralttı. Enerji analistleri, yalnızca bu karar nedeniyle 8 milyar dolar tutarında yatırımın askıya alındığını tahmin ediyor.
ABD’de duraklama, Çin ve AB’de ivme
Trump’ın politikaları, ABD’yi küresel enerji rekabetinde dezavantajlı konuma getiriyor. Çin, yalnızca 2025’in ilk yarısında eklediği yenilenebilir kapasiteyle dünyadaki diğer ülkelerin toplamını geride bıraktı. Avrupa Birliği ise Yeşil Sanayi Planı çerçevesinde yeni teşvik dalgası başlattı. Öte yandan ABD’nin 2023–2025 arasında yenilenebilir kapasite artışı %12’de kalırken, küresel ortalama %22 oldu. Bu fark, ülkenin inovasyon ve ihracat gücünde erozyon yaratıyor. IEA raporuna göre, 2030’a kadar küresel elektrik üretimindeki artışın %80’ini güneş ve rüzgâr sırtlanacak; ancak ABD bu trendde “kaybedenler” listesine yaklaşıyor.
Buna karşın ABD içinde farklı bir tablo var. Kaliforniya, New York ve Texas gibi eyaletler kendi enerji hedeflerini koruyor. Özellikle Kaliforniya, 2025 itibarıyla 30.000 MW’ın üzerinde yeni temiz enerji kapasitesi devreye aldı. Kamuoyu araştırmaları da halkın %86’sının yenilenebilir enerjiye öncelik verilmesini istediğini gösteriyor. Buna rağmen, federal düzeydeki belirsizlik özel sektörün yatırım planlarını erteletiyor.
Finansman ve yatırım riskleri büyüyor
Trump döneminde iptal edilen projelerin toplam büyüklüğünün 20 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Bunların büyük kısmı rüzgâr çiftlikleri, güneş tarlaları ve batarya depolama sistemlerinden oluşuyor. Enerji analistleri, bu iptallerin doğrudan 120 bin istihdam kaybına yol açtığını belirtiyor. Dahası, bankalar ve fonlar temiz enerji projelerine kredi verirken artık “politika riski primi” uygulamaya başladı. Bu, yatırım maliyetlerinin ortalama %8–10 yükselmesi anlamına geliyor. YEKDEM güncellemesiyle Türkiye’de görülen istikrarlı teşvik mekanizması bu açıdan ABD’nin tersine bir örnek oluşturuyor.
İç politika ve enerji diplomasisinde yankılar
ABD’nin bu politikaları, uluslararası iklim diplomasisinde de etkisini gösteriyor. Küresel karbon piyasalarında Amerika’nın payı son beş yılda %18’den %11’e düştü. Enerji forumlarında “liderlik boşluğu” kavramı artık sıkça dile getiriliyor. Trump’ın 2025’teki konuşmalarında sıkça tekrarladığı “kömürle gurur duyun” ifadesi, yenilenebilir sektör temsilcileri tarafından “geri dönüş” değil “gerileme” olarak nitelendiriliyor. Bu yaklaşım, ülkenin uzun vadeli iklim hedefleriyle çelişiyor.
Türkiye için dersler ve fırsatlar
ABD’nin yaşadığı belirsizlik, Türkiye için değerli bir örnek sunuyor. Enerji uzmanlarına göre, düzenleyici istikrar ve öngörülebilir teşvik politikaları yatırım güvenini artırıyor. Türkiye’nin YEKA ve YEKDEM mekanizmaları bu güveni sağlayan temel araçlar olmaya devam ediyor. Ayrıca, entegre depolama sistemleri ve hibrit GES projeleri gibi uygulamalar, Türkiye’yi bölgesel enerji dönüşümünde öne çıkarıyor. Dahası, karbon piyasası ve sürdürülebilir finansman başlıklarında şeffaf ilerleme, Türkiye’yi yatırımcı gözünde “istikrarlı pazar” konumuna taşıyabilir.
Kısaca, Trump’ın yenilenebilir enerjiye yönelik tutumu yalnızca ABD’yi değil, küresel enerji ekosistemini de etkiliyor. Fakat dünya genelinde rüzgâr ve güneşin kazandığı ivme, fosil çağının artık kapanmakta olduğunu net biçimde gösteriyor.
Kaynak: The Guardian; Pew Research; Uluslararası Enerji Ajansı (IEA); ABD Enerji Bakanlığı (DOE)