Türkiye 2025’e girerken yenilenebilir enerji finansmanı artık sadece “yeşil dönüşüm” değil, bir makroekonomik denge unsuru haline geldi. EPİAŞ, EPDK ve Merkez Bankası verileri; enerji finansmanının 2024’te GSYH içindeki payını %3,8 seviyesine taşıdığını gösteriyor. Ancak bu büyümenin arkasında yüksek borçlanma maliyetleri, düşen karbon fiyatları ve finansal teşviklerdeki daralma yatıyor. Yenilenebilir enerji finansmanı 2025’te nasıl şekillenecek?
2024’ün finansal kırılma noktaları
Geçtiğimiz yıl, enerji yatırımlarında finansman maliyetleri belirleyici oldu. Merkez Bankası’nın politika faizini %50 seviyesinde tutması, yatırımcıların kısa vadeli borç yerine ESG uyumlu yeşil tahviller ve uluslararası kredi kanallarına yönelmesine yol açtı. Türkiye’de 2024 sonunda toplam yeşil tahvil hacmi 5,7 milyar dolara ulaştı; bunun %42’si yenilenebilir enerji projelerine aktı. EPİAŞ YEKDEM portföyündeki üretim tesislerinin finansmanında ise, döviz bazlı krediler hâlâ ağırlıklı paya sahip (%64).
2025’te finansmanın yeni yönü: hibrit model
2025 itibarıyla üç finansman eğilimi öne çıkıyor: 1) kamu garantili hibrit finansman, 2) enerji depolama entegrasyonlu proje kredileri, 3) karbon kredisi teminatlı fonlama. Bu model, klasik proje finansmanının ötesinde, enerji yatırımını dijitalleşme ve karbon uyumu ile birleştiriyor. Bankalar Birliği’nin yeni düzenlemeleri, enerji depolama yatırımlarına yönelik kredi teminat oranlarını %25 düşürdü. Bu durum, lisanslı ve lisanssız yatırımcılar için sermaye girişini hızlandırabilir.
EPDK ve Hazine cephesinde düzenleme beklentisi
PolicyWatch verilerine göre, 2025 ilk çeyreğinde “Yenilenebilir Enerji Finansman Çerçevesi Tebliği” taslağının yayımlanması bekleniyor. Taslak, yenilenebilir yatırımların finansmanına ilişkin yeşil sınıflandırma kriterlerini ve “ulusal yeşil taksonomi” standardını tanımlayacak. Bu adım, AB Yeşil Taksonomisi’ne uyumda Türkiye için kritik bir eşik anlamına geliyor. Ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığı, yeşil yatırım tahvillerine yönelik stopaj avantajı getirmeyi değerlendiriyor. Bu, yerli yatırımcı ilgisini %20-25 artırabilir.
Veri tablosu: 2024–2025 finansman görünümü
- Toplam yenilenebilir yatırım hacmi (2024): ~8,9 milyar USD
- Yatırım finansmanında döviz oranı: %64 → %57 (2025 hedefi)
- Yeşil tahvil hacmi: 5,7 → 7,5 milyar USD
- YEKDEM destekli üretim payı: %27
- Depolama yatırımlarında kredi büyümesi: +%32 (Q1 2025)
Riskler ve fırsatlar
- Risk – Döviz maliyeti: Kur artışı, döviz cinsi kredilerde geri ödeme baskısı yaratabilir.
- Risk – Politika gecikmeleri: Taksonomi ve teşvik mevzuatı gecikirse finansal belirsizlik artar.
- Fırsat – ESG fonları: AB merkezli sürdürülebilir fonlardan Türkiye’ye yeni kaynak girişi bekleniyor.
- Fırsat – Karbon piyasası: Ulusal ETS’nin 2025 ikinci yarısında devreye girmesi, kredi teminat değerini artırabilir.
Yatırımcılar için stratejik öneriler
- Döviz riskini azalt: TL bazlı uzun vadeli kredi ve yeşil tahvil hibriti tercih et.
- Depolama projelerine yönel: Finansman maliyet avantajı ve teşvik potansiyeli yüksek.
- Veri ve şeffaflık: ESG raporlamasında TCFD standartlarına uyum, fon erişimini kolaylaştırır.
- Kamu-özel işbirliği: Yerli finans kurumlarıyla ortak fonlama modelleri geliştirilmelidir.
2025 senaryoları
A Senaryosu (iyimser): Taksonomi mevzuatı yürürlüğe girer, faiz indirimiyle birlikte yeşil tahvil hacmi 10 milyar USD’yi aşar. B Senaryosu (temkinli): Faizler yüksek kalır, ancak kamu garantili hibrit modeller yaygınlaşır. C Senaryosu (zayıf): Döviz baskısı sürer, yatırımların %20’si ertelenir, YEKDEM portföyü sabit kalır.
Öngörü: sermaye odağı Asya’ya kayıyor
IEA’nın 2025 rapor taslağı, yenilenebilir yatırımların Asya merkezli fonlardan artan biçimde desteklendiğini gösteriyor. Türk piyasasında Japon ve Güney Kore fonlarının özellikle depolama ve batarya üretiminde aktif olacağı öngörülüyor. Bu, Türkiye’nin sermaye yapısında Batı’dan Doğu’ya kademeli kayış anlamına geliyor.
Vizyon: 2025–2030 arası yeni dönem
Türkiye enerji finansmanında artık sadece “kaynak” değil, “ekosistem” konuşuyoruz. 2030’a kadar net sıfır hedefiyle, finansman yapısının %70’inin sürdürülebilir kriterlere uygun hale gelmesi bekleniyor. Bu, yalnızca bir finansal geçiş değil; Türkiye’nin enerji bağımsızlığı yolunda bir ekonomik yeniden yapılanma süreci.
Kaynak: EPDK, EPİAŞ, Merkez Bankası, IEA verileri; sektörel analizler.